Mahcubiyet ve Haysiyet, Dag Solstad Romanı Değerlendirilmesi

Abone ol

Mahcubiyet ve Haysiyet romanı, Fagerborg Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Elias Rukla’nın etrafında gelişmektedir. Elias’ın etrafında gelişen olaylara karşı davranışları ve psikolojik durumu yansıtılıyor. Romanın ilk başlarında Elias kendi dönemindeki eğitim sisteminde ikilemde bulunuyor. Alışılagelmiş eğitim sistemine bir taraftan körü körüne uyma gereksinimi duyuyor, bir taraftan da bu sistemin çok sıradan olduğunu ve daha yararlı hâle getirilerek sistemin değişmesini düşünüyor.

         Günümüzde eğitim sisteminin sıklıkla değiştiğine tanık olduğumuzdan dolayı bu romanın her eğitimci tarafından okunmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

blank

Eserin Biçimsel Özellikleri

Mahcubiyet ve Haysiyet Yapı Kredi Yayınları aracılığıyla basılmıştır. Kitabın kapak kısmına göz atacak olursak, siyah ve sarı renklerinin tonunda hazırlandığını görüyoruz. Kapağın üzerindeki yazı renklerinin ve boyutunun iyi hazırlandığını düşünüyorum. Siyah olan kısmın üzerine yazarın isminin beyaz renkle yazılmasında yazar isminin göze çarptırılması sağlanmıştır.

        Kitap kapak fotoğrafı, romanda 31. Sayfada geçen şemsiyeyi temsil etmektedir; Norveç Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Elias’ın okulda işi bittikten sonra okul kapısına vardığında şemsiyesini açmaya karar verir, fakat şemsiyeyi açmaya çalışsa da bunu bir türlü beceremez. Şemsiyeyi yüzlerce öğrencinin önünde açamayınca şemsiyeye lanet edercesine onu taşlara vurur ve şemsiyenin metal aksamı ve telleri bozulur. Çok öfkelenmiştir ve öfkesini dindiremediğinden şemsiyenin üzerine çıkıp tepinmeye başlar.

blank

        Kitabın arka tarafında ise, kitabın özet kısmı yer almaktadır. Özet kısmı çok iyi hazırlanmış, ancak bu kadar hazırlanırdı! Diyeceğimiz bir türden bir özettir. Ayrıca, James Wood “Bütünüyle hipnotize edici, bütünüyle insancıl bir yazar.” ve Karl Ove Knausgaard “Solstad’ın dili, eski görünen yeni bir zerafetle parıldar ve taklit edilemeyen, enerji dolu, kendine özgü bir ışıltı yayar.” gibi yazarların Dag Solstad hakkında özdeyişleri bulunmaktadır.

         Mahcubiyet ve Haysiyet eserinin dilinin sade, açık ve anlaşılır olduğunu düşünüyorum. Olay örgüsünde tam bir sıralamanın yapılmadığını gözlemliyorum. Yani, eserin başında günümüz anlatılıyor, ortasında geçmiş olaylar ve son kısımlarında ise yazar günümüz olaylarını anlatıyor. Eserde benim en çok dikkatimi çeken kısımlardan biri de yazarın başkarakterinin adını eserin ilk sayfalarında kullanmamış olmasıydı.

Mahcubiyet ve Haysiyet Eserinin İncelenmesi

Eserin Türkçe başlığına göz attığımızda özgün adıyla (Genanse og Verdighet) birebir örtüşmediğini görüyoruz. Tam olarak başlığın “utanç ve haysiyet” olarak çevirisinin yapılması gerekiyordu. Burada çevirmenin utanç yerine “mahcubiyet” kelimesinin kullanması başlığı açık yürekli yaptığını düşünüyorum.

        Yazar Mahcubiyet ve Haysiyet ‘te döneminin eğitim sistemine değiniyor. Yazarın eğitim sistemine eleştirisini roman içindeki Yaban Ördeği romanını incelerken görebiliriz. Edebiyat Öğretmeni Elias okullarda işlenmesi için müfredatta olan Yaban Ördeği kitabını öğrencilerden açmalarını ister. Çünkü bu eser müfredatta yer almıştır ve öğrenciler istese de istemese de bu romanı derste inceleyeceklerdi.

Mahcubiyet ve Haysiyet

Eserde bir derste öğrencilerin dersi anlayabilmeleri ve dersten zevk almaları göz ardı edilmiştir. Eserde 8. Sayfada bu durumu görebiliyoruz. “… Çantalarından Yaban Ördeği’nin okullar için yapılmış baskısını çıkarmalarını istedi. Kendisine nasıl da düşmanca bir tavır aldıklarını bir kez daha fark etti. Varsın öyle olsun, yapmak durumunda olduğu bir görevi vardı ve yapacaktı. Karşısındaki gövdelerden yoğun karşı çıkma, reddetme dalgalarının gönderilmekte olduğunu hissediyordu. Tek başlarına sevimli gençler olan öğrenciler şimdi böyle hep birlikte karşısındaki sıralara konumlanmış durumdayken, ona ve temsil ettiği her şeye yapısallaşmış bir düşmanlık sergiliyorlardı. Her ne kadar yapın dediğini yapsalar da. İtiraz etmeden Yaban Ördeği’nin okullar için yapılmış baskısını çıkarmış, sıralarının üzerine koymuşlardı. Kendisi de aynı kitabı koymuştu önüne. Henrik Ibsen’den Yaban Ördeği…” Yani, öğrenci odaklı bir yaklaşım görülmediğini ve öğrencilere zorla, ezberci, alışılagelmiş bir yöntemin bir kullanıldığı görülmektedir.

Yazar, Mahcubiyet ve Haysiyet romanında eğitimin şimdi ve on yıl öncesinde farklı olduğunu şu cümleleriyle anlayabiliriz. “(sayfa 11)… Ayağa kalkarken, on yıl önce olsaydı en azından cümlemi bitirmeme izin verirlerdi, diye düşündü. Oysa şimdi zil çalar çalmaz kitaplarını kapatıyor ve sınıfı terk ediyorlar, zilin çalmasının dersin bittiğinin kanıtı olduğu konusunda son derece eminler…”

Mise en Abyme (Mizanabim)

       Yazar Mahcubiyet ve Haysiyet eserinde mise en abyme (mizanabim)* sanatına başvurduğunu görüyoruz. Romanın içinde romanın bir olayından bahsediyor. Eserde bir olay örgüsü anlatılıyorken, olayın içinde farklı bir olay anlatılıyor. Romanın içindeki romanın olay örgüsüne Henrik Ibsen’in Yaban Ördeği romanı ile rastlıyoruz. 13. Sayfada Edebiyat öğretmeni derste öğrencilerine Yaban Ördeği romanının bir bölümündeki olayı öğrencilerine derste aktarıyor: “… Kendisi de kitabı karıştırıyor ve tavan arasından tabanca sesinin geldiği sahneyi açıyor. Az sonra, tetiği çekenin Hedvig olduğu ve ateş ederek kendi canına kıydığı anlaşılacak. Peki ama ne olmuştur? Greger Werle’nin teşvik etmesiyle Hedvig içeriye girmiş ve ölümcül yara almış yaban ördeğini vurmaya çalışırken acemilik sonucu tabancayla kendini vurmuştur? Feci bir kaza mı, yoksa derin bir trajedi mi? Hayır bu bir kaza kurşunu değildir, on iki yaşındaki kız çocuğu namluyu kendisine çevirip tabancayı ateşlemiştir…”

Mahcubiyet ve Haysiyet

  Eserin 31. Sayfasında, Elias şemsiyesini açamamasından dolayı çok öfkelenmiştir ve çevresinde bulunan kişilere sinirli tavırlar sergilemektedir. İri yapılı sarışın kıza ağza alınmayacak sözler söylemesi Elias’ın psikoloji bilimindeki “id” kavramının ortaya çıktığını görmekteyiz.

Son olarak, Mahcubiyet ve Haysiyet romanında genel olarak tanrısal bakış açışıyla düzenlenmiştir. Anlatıcını olaylarda yer almadığı, olaylara dışarıdan müdahale etmeden, geniş bir perspektiften baktığı görülmektedir. “… biraz içkiye düşkün, ellisini geçmiş bir lise öğretmeniydi, her sabah birlikte kahvaltı ettiği hafif tombul bir karısı vardı. Ekim ayında bir pazartesinin, başı zonklayarak eşiyle kahvaltı masasında oturmakta olduğu bu sonbahar gününün, hayatının dönüm noktasının olacağını henüz bilmiyordu. Her günkü gibi özenerek tertemiz bir gömlek giymişti üzerine, bu çağda ve bu koşullar altında yaşamak zorunda kalmanın verdiği ve bir türlü kurtulamadığı rahatsızlığı bir nebze hafifletiyordu bu gömlek. Kahvaltısını hiç konuşmadan, yıllar boyu hep yaptığı gibi pencereden dışarıyı, Jakob Aalls Sokağı’nı seyrederek tamamladı.”

*Mise en abyme (mizanabim) : Bir olgunun içinde kendisinden küçük bir kopyasının barındırılması ile yapılan anlatım sanatıdır.  (Roman içinde roman)

Yusuf Eşkikara
Yusuf Eşkikara
Gez, Gör, Yaz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En popüler